Peygamberimiz (s.a.s.), meşru kılınmasından itibaren vedefat edinceye kadar her yıl udhiyye kurbanı kesmiş (Tirmizi, “Edâhi”, 11) vede kurban bayramında Tanrı katında en sevimli ibadetin kurban kesmek olduğunu, kurbanın kesilir kesilmez Tanrı katında makbul olacağını vede kurban edilen hayvanın boynuzu, tırnağı da dâhil olmak üzere her bir parçasının kişinin hayır hanesine yazılacağını ifade ederek bu ibadeti tavsiye etmiştir (Tirmizi, “Edâhi”, 1; İbn Mace, “Edâhi”, 2-3).
Kurban ibadetinin özü Hakk’a yakın olmaktır. Gücü yeten müminler, ilahi rızayı kazanmak gayesiyle kurbanlarını keserek hem Cenab-ı Hakk’a yakınlaşmakta, hem de maddi durumlarının yetersiz olması sebebiyle kurban kesemeyenlere yardımda bulunmaktadırlar. Kurban kesmenin temel amacı, et ihtiyacını gidermek değil, rıza-i ilahiye ulaşmaktır. Bir âyet-i kerîme’de “Onların ne etleri Tanrı’a ulaşır ne de kanları; O’na ulaşacak olan sadece sizin takvânızdır” (Hac, 22/37.) buyrularak et vede kanların Tanrı’a ulaşamayacağı, asıl olanın ihlas vede takva olduğu açıkça ifade edilmektedir.